Nevruz kutlamalarıyla ilgili tahmin ettiğim tabloyu daha önce az çok anlatmaya çalışmıştım. Yapılan kutlamalarda gözlerimize inanamayacağımız olaylar gördük ve sözler duyduk. Teröristler dağdan inip yüzlerini kapatarak meydanlarda açıklamalar yaptı ama hiçbir güvenlik görevlisi onları tutuklamadı. “Sen teröristsin bu devlete karşı suçlusun hadi bakalım” demedi.
***
Diyarbakır’da sözde Nevruz kutlamaları yapıldı. Orası da Türkiye toprakları içerisinde bir ilimiz. On binlerce kişi geldi ellerinde yine paçavralarıyla meydanları doldurdular. Bu yüzlerce paçavranın arasında tek bir Türk Bayrağı görmedik. Kimse de ne oluyor demedi. Başbakan, “Türk Bayrağı olmalıydı” şeklinde bir açıklama yaptı. Teröristlerin bu gövde gösterisi için dağdan indiklerini, burada devlete karşı söylemlerin bağırılarak dile getirildiğini, ayrıca altında yaşadığı bayrağımızı ve dilini reddeden bu topluluğun nasıl korunduğunu bir kez daha üzülerek görmüş olduk.
***
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ana dili Türkçe yazarken, sizler Güneydoğu’da bilinmeyen bir dilin tabelalarını astırdınız. Diyarbakır Belediyesi’ne bayrak diye paçavra astılar indiremediniz. Siz yaşadığı devletin dilini reddetme küstahlığında bulunan, Türkçe konuşturamadığınız, Türkçe tabelalarını söktürdüğünüz ve teröristlerini muhatap alıp devlet olarak görüştüğünüz bir azınlığın bayrağımıza saygı göstermesini beklediğinizi bizzat söyleyerek bizimle alay ediyorsunuz.
***
Seçim dönemlerinde parti bayraklarının yanında Türk Bayrağı neden yok? Terör saldırılarını protesto etmek için meydanlara inenleri bin bir bahane bulup, biber gazı ile dağıtıyordunuz ama iş bu çapulculara gelince hükümet ve güvenlik otomatikman korumaya geçiyor. Orada da öyle oldu.
***
Bütün televizyonlarda boy boy Diyarbakır'dan barış mesajları diye dakika başı reklam yapıldı. Sahte Nevruz gösterilerinde Diyarbakır'da terörist başının göndermiş olduğu mesaj terörist kıyafetlerini giyip temsili silahlarla sahneye çıkan örgüt mensuplarınca okundu. Sahneye çıkan BDP vekillerinin hepsi Sayın diye söze başladı, Kürt halkının lideri diye sözünü bitirdi. Terörist başını bir tek peygamber ilan etmedikleri kaldı. Ak Partili Milletvekili de bunların arasında kürsüye çıktı ve Kürtçe Nevruz kutlaması yaptı.
***
Bu gösterilerde terörist başı, bebek katilinin İmralı'dan gönderdiği Nevruz mesajı Diyarbakır'da önce BDP Milletvekili Pervin Buldan tarafından Kürtçe okundu. Mesajı anında Türkçe'ye çevirmeye çalışan bir Kürt haber ajansı, "Kürtler için tarihin en büyük açıklamalarından biri, tarihin en kötü Kürtçesiyle okunduğu için çeviri yapamıyoruz, özür dileriz." Mesajını geçti. Kürtçülük yapan bu topluluğun halen kendi dillerini dahi doğru dürüst konuşamadıklarını ve dinleyenlerin anlamadığını da öğrenmiş olduk. Öte yandan Marksist Öcalan peygamberlerden dinden bahseder oldu. Dikkat çeken başka nokta ise o topluluk hiçbir zaman Diyarbakır’a Diyarbakır demedi, Dün de “Burası Amed” dediler. Yani bölücülerin sözde başkenti ilan edilen canım Diyarbakır.
***
Terörist başı ile pazarlık yapıp, mektuplarını Kandil Dağı’na elden teslim eden devlet burada açılan “Abdullah Öcalan posterlerine ve Türk Bayrağı olmamasına ” tepki göstererek bizimle bir kez daha alay etti. Üstelik ortada bir pazarlık olduğu herkesçe aşikar. Terörist başı teröristlere “Silahları bırakın sınır dışına çıkın” çağrısı yaparak üzerine düşeni yapmış gösteriliyor. Bu çağrıyı, binlerce insanı katlettiği için vicdan azabı çektiğinden ya da barış istediğinden yapmadı. Karşılığında serbest bırakılmayı isteyecek. İkincisi ise Kürtler lehine Anayasa ve yasalarda köklü değişiklik isteyecekler. Terörist başının 5 sayfalık mektubundan “Sadece teröristlere silahları bırakın çağrısı yaptı” sonucunu çıkaranlar da ve bunu bu şekilde vatandaşın beynine kazımak isteyen medya da bizimle alay ediyor.
***
Kimse çıkıp da bunlar bizim binlerce askerimizi polisimizi ve vatandaşımızı şehit etti. Nasıl olur da sınır dışına KAÇMALARINA devlet izin verir? İcralık borçtan kaynaklanan suçlarla arananlara bile ülke dışına çıkma yasağı getiren devlet, katillerin ellerini kollarını sallaya sallaya yurtdışına kaçmalarına göz yumacak ve katillerin suçlarının üzeri örtülecek. Üstelik devlet itirafçılara iş buluyor ev veriyor maaş bağlıyor. Bizim gibi vatanseverlerin suçu bu ülkeye, bayrağına toprağına sadık olmak mıdır suçu? Ya da ülkesini üç beş çapulcuya kaptırmamak için evlatlarını şehit vermek midir? Teröristleri yakalayanlar içerde hapiste, teröristler ise korunarak hayatlarına devam edecek. Nasıl bir adalettir ki bu, bu vatan için seve seve canlarını veren şehitlerimizin kemiklerini sızlatıyor ve tüm milli değerlerimiz yerle bir edilirken, Hakk’ın adaletinden bahsediliyor? İnanıyorum ki kulların adaleti olmayabilir ama Hakk’ın adaleti er geç yerini bulacaktır ve şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır.
***
Mehmet Akif Ersoy, eminim ki bugün hayatta olsaydı şu dizeleri tekrar eder ve çok daha ağır kelimeler kullanırdı. “Tükürün milleti alçakça vuran darbelere, tükürün onlara alkış tutan kahpelere”